İNTİHAR

Blog

İntihar Konusunda Genel Bilgiler:

İnsanlık tarihi boyunca en köklü ve karşı konulmaz sorunlardan biri ve belki başta geleni,insanoğlunun ölüm karşısında duyduğu ürpertidir. Ölümle yakın ilişkisi bağlamında insanların hiçbir dönemde ilgisiz kalamadıkları bir diğer evrensel sorun ise halen tüm dünyada ölüm nedenleri arasında ilk on sıradaki yerini tüm önleme ve sağaltım çabalarına rağmen koruyan intihar olgusudur.

İntihar,toplumdan topluma  ve kültürden kültüre gerek görülme sıklığı ve şekli ve gerekse bu olgunun toplumda oluşturduğu tepki ve yargı açısından büyük değişkenlikler gösteren çok bileşenli,çok değişkenli bir niteliğe sahiptir.

Psikolojik,psikiyatrik,sosyolojik,kültürel,genetik,dinsel,ekonomik pek çok boyutu olan bu sorunun bir çok sosyodemografik değişkenle olan ilişkisi,özellikle ABD, Japonya, İskandinav  ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerde yaygın olarak araştırılmaktadır.

a)Yaş Ve İntihar İlişkisi:

Yapılan bazı araştırmalarda kadınlarda 15-19 yaşlar arasında, erkeklerde de 15-24 yaşları arasında intihar girişimi en yüksek oranda görülmektedir. Ancak yaş arttıkça intihar girişimi azalırken ölümle sonuçlanan intiharlar artmaktadır.

Bir başka deyişle yaşlılarda intihar girişimi daha az ,ölümle sonuçlanan intiharlar daha çok görülmektedir. Buna karşılık ergenlerde ve gençlerde intihar girişimleri daha çok görülmekte       ancak ölüm daha seyrek görülmektedir.

 

b)İntihar Ve Cinsiyet İlişkisi:

Yapılan çalışmalarda otörler kadın ve erkek intiharları arasındaki temel üç farktan söz etmektedirler:birincisi erkekler daha çok şiddet içeren (violent) ve hemen ölüme götüren metotlar seçerken kadınlar daha ılımlı (ilaç aşırı alımı gibi)metotları tercih etmektedir. İkincisi erkek intiharlarında madde (alkol dahil) bağımlısı olma ihtimali hemen hemen 3 kat artmaktadır. Ve üçüncüsü stresör faktör olarak ekonomik sorunlar erkek intiharlarında daha çok söz konusu olmaktadır.

Erkeklerde 2-3 kat  daha fazla olan intiharların aksine,intihar girişimleri kadınlarda erkeklere oranla 2-3 kat daha fazladır. Kadınlarda mesaj ve yardım arama amaçlı intihar girişimleri daha fazla görülmektedir.

Kadınlarda 30,erkeklerde 40 yaşından sonra intihar girişiminde azalma saptanır. Buna karşılık ölümle sonuçlanan intihar sayıları bu yaşlardan sonra artar ve bu artış 60-70 yaşlarında en yüksek noktasına ulaşır.

 

 

c)Medeni Durum Ve İntihar İlişkisi:

Parçalanmış ailelerde,dul (eşi ölmüş) ya da boşanmış çiftlerde veya aile içi şiddetin görüldüğü ailelerde intihar oranı yüksektir. Evlilerle karşılaştırıldığında bütün yaş gruplarındaki dul veya boşanmış çiftlerde intihar oranı çok daha yüksektir.

Erkeklerde 45 yaşın altındaki dul (eşi ölmüş) erkeklerde intihar oranı en yüksektir ve 25-34 yaşları arasında en üst noktasına ulaşır.

Kadınlar arasında ise bütün yaş gruplarında boşanmış kadınların intihar oranı en yüksektir ve 35-54 yaşları arasında doruk düzeye ulaşır. Eşinin ölümüyle dul kalmış kadınlar ise 2. En sık intihar eden grubu oluşturmaktadır.3. en sık intihar eden grup ise yeni evlilerdir.

d)Sosyo-Ekonomik Düzey Ve İntihar İlişkisi:

İntihar eylemleri sosyo ekonomik  düzey ile doğrudan bağlantılıdır. Örneğin 1980-82 yılları arasında İngiltere’nin Oxford şehrinde intihar girişimi oranı sosyoekonomik düzeyi düşük olan grupta diğer gruplara oranla 8 kat daha fazla bulunmuştur.  Edinburg’da bu oran 12’ye çıkmaktadır. İntihar girişimleri şehirlerin kalabalık,sosyal koşulları iyi olamayan bölgelerinde daha çok olmaktadır. Oxford şehrinde intihar oranlarının en yüksek olduğu yer,belediyeye ait evlerin bulunduğu ve çok fakir kimselerin oturdukları bölgedir.

Ülkemizde  yapılan çalışmalarda da düşük sosyo ekonomik düzeyli kesimlerde intiharların daha sık görüldüğünü destekleyen bulgular elde edilmiştir.

İntihar Olgusunda Mevsimsellik:

Amerika  ve Avrupa’da yapılan pek çok araştırmada intihar oranının sonbaharda  ve kışın azaldığı,ilkbahar ve yaz aylarında arttığı bulunmuştur.

Ülkemizde Devlet İstatistik Enstitüsünün 1981-1991 yılları arasındaki on yıllık intihar istatistikleri incelendiğinde intiharların en sık Nisan,Mayıs;Haziran,Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleştiği görülmektedir(39).

Pek çok yazar intihar davranışında agresif dürtülerin önemine vurgu yapar. Agresyon ve intihar arasındaki ilişki,intihar oranının katillerde çok yüksek olmasıyla da  açıkça görülür. Beyinde serotonin nörotransmisyonundaki bozukluğun hem agresif ve hostil davranışla hem de intiharla ilişkisi bir çok araştırmanın konusu olmuştur. Smolensky,şiddet içeren suçların yılın belli zamanlarındaki periyotlarda artan bir ritme sahip olduğunu ve bu tür suçların ilkbaharda en yüksek noktaya ulaştığını ileri sürer. Belçika’da 1979-1987 yılları arasında meydana gelen tüm intiharları kapsayan bir araştırmada vahşi,şiddet içeren intihar metotları kullanılan intiharların mevsimsellik özelliği gösterdiği, şiddet içermeyen intiharların mevsimsel döngüsellik göstermediği gözlenmiştir. Yıl içinde şiddet içeren suçların da en yüksek olduğu ilkbahar aylarında şiddet içeren intiharlar da en yüksek noktasına ulaşıyor ve onu ikinci sırada yaz ayları izliyordu. Sonbahar ve kış ayları ise bu tür intiharların en az görüldüğü aylardı.(En çok Nisan ve Mayıs aylarında ve en az Aralık ve Ocak aylarında olmak üzere.)Gözlenen bir diğer önemli özellik yaş ve cinsiyetle mevsimselliğin ilişkisiydi. İleri yaşlarda ve erkeklerde şiddet içeren intihar oranının artışına paralel olarak mevsimsel ilişki de daha belirgin olarak ortaya çıkıyordu(40).

 

İntihar İçin Seçilen Yöntemler :

Değişik intihar yöntemleri arasında  genelde uygulanması kolay,az acı verdiği düşünülen,herkesçe bilinen,bazen de moda yöntemler seçilir. Yöntem seçiminde kişinin ruhsal yapısı,cinsi,yaşı ve toplumsal değerler etkilidir. Örneğin harakirinin Japonlara özgü bir yöntem olduğu bilinir. Budistlerde kendi kendini yakarak yaşamına son verme yeğlenen yöntemlerdendir. Goethe,Genç Werterin Acıları’nı yayınladıktan sonra Almanya ve Fransa’da kafasına kurşun sıkarak kendine kıyma bir süre moda olmuştur(1).

Dünya Sağlık Örgütü’nün istatistiklerine göre ası ve silahla kendini vurma erkeklerde daha sık rastlanan yöntemlerdir. Kadın ve erkeklerde uyku ilacı alarak girişimde bulunma oranı %90’dır.İlaç,özellikle de uyku hapı alarak yaşamına son vermenin acı vermeyeceği inancı nedeniyle yeğlendiği düşünülmektedir(1).

İntihar için seçilen yöntemler,ülkelere göre değişmektedir. Örneğin Hollanda’da ilk iki sırayı ası ve suda boğulma alırken,İngiltere’de ilaç-kimyasal madde ve ası en çok uygulanan intihar yöntemleridir. Kanada’da 1986 yılında yapılan bir araştırmada ise erkeklerde ilk iki sırayı ateşli silah (%38) ve ası(%27) alırken ,kadınlarda en çok kullanılan yöntem ilaç aşırı alımı(%37) idi. Bu oran erkekler için sadece %9’da kalmaktadır.(44)Yapılan araştırmalarda üç ülkede ateşli silahların en çok kullanılan intihar yöntemi olduğu belirtilmektedir. Bu ülkeler A.B.D.,Kanada ve Avustralya’dır(49).Amerika birleşik devletlerinde ateşli silahlarla kendini öldürmenin ilk sırada görülmesi, ateşli silahların kontrolüyle ilgili yasal düzenlemelere gerekçe oluşturmaktadır.

İntihar yöntemleri cinsiyete ve eğitim düzeyine bağlı olarak da değişkenlik göstermektedir. Türkiye’de en sık uygulanan intihar yöntemleri erkekler için ası,ateşli silah ve ilaç-kimyasal madde olurken,kadınlar için ilk üç sırayı ası,ilaç-kimyasal madde ve yüksekten atlama almaktadır.

Eğitim düzeyi yükseldikçe ateşli silah ve yüksekten atlama yönteminin intiharlar içindeki yüzdesi artmakta,asının yüzdesi azalmaktadır. Yine de her eğitim düzeyi grubunda en yüksek oran ası ile intiharlarda gözlenmektedir.

Ülkemizde Devlet İstatistik Enstitüsü (1992) verilerine göre intihar yöntemi yüzdeleri şöyledir:Ası ile %51.2, kimyasal madde ile %15.4, ateşli silahla %13.8, yüksekten atlama ile %11, suya atlayarak %3.1, diğer%4.8, Bu verilerden ülkemizde en çok seçilen yöntemin ası olduğu,kimyasal madde ve ateşli silah kullanımının 2. Ve 3. Sırada geldiği sonuçları çıkmaktadır.

 

Sosyodemografik risk faktörleri: Sosyodemografik risk faktörleri arasında beyaz ırktan olma, erkek cinsiyeti,işsizlik,yoksulluk,iş kaybı,bekar,dul ya da ayrı yaşıyor olma, ergenlik (impulsif intiharlar),ya da yaşlılık döneminde olma(60 yaşından sonra risk artar. Şehirde yaşama (kırsal bölgelerde intihar oranı daha düşüktür),dinsiz olma veya intiharı olumsuzlamayan bir dine mensup olma gibi durumlar sayılabilir.

Psikiyatrik risk faktörleri: Ölümle sonuçlanmış intiharlarda % 90’ın üzerinde bir oranda mental hastalıklar  ya da madde-alkol kullanımı ile ilgili bozukluklar saptanır

Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı bir çalışmada ölümle sonuçlanmış intiharların en az yarısında ciddi depresif hastalık,dörtte birinde kronik alkolizm,düşük bir kısmında ise şizofreni tanısı konulduğu bulunmuştur.

 

         Bizim araştırmamızda:

İstanbul  sınırları içinde 1996 yılı ve 1997 yılının ilk 6 ayında meydana gelmiş intihar vakalarını içeren508 kişilik liste taranarak Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde kartoteks ve dosya-arşiv bölümlerindeki kayıtlarla karşılaştırılmış, 508 vakadan 48 tanesinin hastanemizde yatarak tedavi gören hastalar olduğu anlaşılmıştır. Bu hastaların daha önceki tıbbi yatış dosyaları çıkarılarak incelenmiş,ve bulgular  yine hastanemizde yatarak tedavi görmüş aynı yaşlarda, aynı cinsiyette ve aynı teşhisleri almış kontrol grubu hastalarıyla  karşılaştırılmıştır.

 

İntihar şeklinin cinsiyetle ilişkisine bakıldığında her iki cinste de en çok kullanılan metodun ası ve ardından yüksekten atlama olduğu görülmektedir. Ancak ateşli silah kullanma kesici alet kullanma,kendini yakma gibi daha çok şiddet içeren,daha letal yöntemlerin belirgin şekilde kadınlarda az,erkeklerde yüksek oranda görüldüğü saptanmaktadır.

 

Sağlık güvencesinin olup olmadığı araştırıldı. Tablo-16’da görüleceği gibi intihar eden grupta 48 kişiden 35’inde (%72.9) herhangi bir sağlık güvencesinin olmamasına karşılık kontrol grubunda 45 kişiden 16’sında (%35.6) bu durum söz konusuydu. İstatistiksel olarak çok ileri düzeyde anlamlı fark saptandı.

 

Çalışma kapsamındaki intihar olgularının meydana geldiği mevsimsel dağılım araştırıldı. Tablo-24’te görüleceği gibi ilkbahar ve yaz aylarındaki intihar sayıları sırasıyla 19 (%39.6) ve 14 (%29.2) olmasına karşılık sonbahar ve kış aylarında sırasıyla 4 kişi(%8.3) ve 11 kişi(%22.9) olarak bulundu. İntiharlar en fazla ilkbahar,daha sonra sırasıyla yaz,kış ve sonbahar aylarında görülmektedir. İlkbahar ve yaz aylarında meydana gelen toplam 34 (%68.8) intihara karşılık sonbahar ve kış aylarında toplam 15 intihar olayı (%31.2) görülmektedir. İlkbahar ve yaz aylarında daha çok intihar olayı meydana gelmektedir.1996 yılı içinde intihar etmiş olan toplam 252 olgunun mevsimsel dağılımına bakıldığında Kış aylarında meydana gelmiş 61 ve Sonbahar aylarında meydana gelmiş 40 intihar olgusuna karşılık İlkbahar aylarında 64 ve yaz aylarında 87 intihar olayı gerçekleşmiştir. Sonbahar ve kış aylarında toplam 101 intihar olgusuna karşılık İlkbahar ve yaz aylarında  toplam151 intihar olgusu gözlenmektedir.

 

 

Olguların daha önce intihar girişimlerinin olup olmadığı ve sayıları araştırıldığında intihar eden gruptaki 48 kişiden 21’inin daha önce intihar girişiminde bulunduğu,bunların 13’ünün 1 kez, 2’sinin 2 kez, 1’inin 3 kez ve 5’inin 4 kez intihar girişiminde bulunduğu,kontrol grubunda ise 45 kişiden sadece 2 kişide daha önce intihar girişimi öyküsü olduğu ve bu iki kişinin sadece birer kez girişimde bulundukları görülmektedir.

 

Tablo :Madde kullanımının varlığı

  intihar grubu Kontrol grubu
alkol-madde kullanımı yok 23  (%47.9) 31  (%68.9)
alkol-madde kullanımı var 25  (%52.1) 14  (%31.1)

 

(intihar eden grupta alkol-uyuşturucu madde kullanımı belirgin derecede daha fazla idi)

 

 

Tablo :Psikososyal stresör etkenlerin varlığı

            İntihar grubu                    Kontrol grubu                            Toplam

  N  % N % N %
Stresör yok 24 51.1 39 86.7 63 68.5
Stresör var 23 48.9 6 13.3 29 31.5
Bilgi yok 1 2.1     1 2.1
Toplam 48 53.2 45 48.9 93 100

(Çok ileri düzeyde anlamlı olarak intihar grubunda stresör etkenler daha fazla görüldü.)

 

Tablo :Gruplara göre sağlık güvencesi

         İntihar grubu                    Kontrol grubu                                 Toplam

  N % N % N %
Sağlık güvencesi yok 35 72.9 16 35.6 51 54.8
Sağlık güvencesi var 13 27.1 29 64.4 42 45.2
Toplam 48 51.6 45 48.4 93 100

c2=13.09                       DF=1                           P=0,0003 (Çok ileri düzeyde anlamlı)

(İntihar grubunda çok ileri düzeyde anlamlı olarak herhangi bir sağlık güvencesi yoktur.)

 

 

 

 

 

Tablo :İntihar şekli ve cinsiyetlere dağılımı

                 Erkek                                    Kadın                                Toplam   

  N % N % N %
Ası 13 36.1 6 50.0 19 39.6
Yüksek doz ilaç 1 2.8 1 8.3 2 4.2
Kesici alet 2 5.6 2 4.2
Kendini yakma 1 2.8 1 2.1
Yüksekten atlama 8 22.6 4 33.3 12 25.0
Araç altına atlama 1 2.8 1 8.3 2 4.2
Ateşli silah 7 19.4 7 14.6
Suya atlama 3 8.3 3 6.3
Toplam 36 75.0 12 25.0 48 100

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tablo :İntiharların mevsimsel dağılımı

           Erkek                                  Kadın                                        Toplam

  N % N % N %
İlkbahar 15 41.7 4 33.3 19 39.6
Yaz 10 27.8 4 33.3 14 29.2
Sonbahar 3 8.3 1 8.3 4 8.3
Kış 8 22.2 3 25.0 11 22.9
Toplam 36 75.0 12 25.0 48 100

 

 

 

 

Tablo :1996 yılı içinde İstanbul’da meydana gelen intiharların mevsimsel dağılımı

  N %
İlkbahar 64 25.4
Yaz 87 34.6
Sonbahar 40 15.8
Kış 61 24.2
Toplam 251 100

 

 

 

SONUÇ VE ÖZET

 

Sunulan bu çalışma İstanbul’da 1996 yılı ve 1997 yılının ilk 6 aylık döneminde polis kayıtlarına göre intihar ederek hayatına son vermiş olan olguların listesinden hastanemizde daha önce yatarak tedavi gördüğü saptanan 48 hasta ile Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları Hastanesinde aynı tanılarla yatarak tedavi olmuş ve aynı sosyodemografik özellikleri taşıyan 45 kişiden oluşan kontrol grubu ile gerçekleştirildi.

Olguların yatış dosyaları taranarak sosyodemografik ve klinik verileri kapsayan 43 sorudan oluşan bir form doldurulmuş ve bulgular karşılaştırıldı. Diğer taraftan intihar eden grupta intiharın zamanı,şekli,hastalığın tanısı ve süresi ile ilişkisi,hastaneden çıktıktan ne kadar zaman sonra meydana geldiği araştırılmış ve literatür bulgularıyla karşılaştırıldı.

Gruplar arasındaki karşılaştırmada;

-alkol-madde kullanımının intihar grubunda daha fazla görülmesi,

-alkol-madde kullanımının erkeklerde daha sık gözlenmesi,

-kişilik bozukluğunun varlığında alkol-madde kullanımının artması,

-kişilik bozukluğunun varlığında alkol ve madde kullanımı süresinin artması,

-kronik fiziksel hastalıkların,

-psikososyal stresör etkenlerin,

-intihar düşüncelerinin,

-sağlık güvencesinin yetersizliğinin,

-son 5 yıl içinde göç olayının,

-hastaneden çıkışta belirtilen iyileşme düzeyinin daha düşük olmasının,

-yatış dosyalarında intihar uyarı notu varlığının

intihar grubunda daha fazla görülmesi,

-ekonomik sorunların daha çok erkeklerde söz konusu olması,

anlamlı bulundu ve bu sonuç ülkemiz dışında yapılan araştırma sonuçlarıyla uyuşmaktaydı.

Diğer taraftan intihar eden grubun kendi içinde yapılan değerlendirmede intihar edenlerin daha çok erkek olduğu, en sık görülen intihar yöntemlerinin ası ve yüksekten atlama  daha sonra sırasıyla ateşli silah kullanma,suya atlama,yüksek doz ilaç kullanma şeklinde görüldüğü,intihar yöntemlerinin cinsiyetle ilişkisinde erkeklerin ateşli silah,kesici alet kullanma,kendini yakma gibi öldürücü ve şiddet içeren yöntemleri kadınlara göre daha çok tercih ettikleri, intiharların yaz ve ilkbahar aylarında sonbahar ve kış aylarına oranla belirgin şekilde artış gösterdiği ve daha önce intihar girişimi varlığının ciddi bir risk faktörü olduğu saptandı.

Hastaların prognozları ile ilgili yapılan çalışmaların ülkemizde yeteri kadar olmadığı bilinen bir gerçektir. Yaptığımız bu çalışma hastaların tedavisinde yapılacak bazı değişikliklerin (örneğin sağlık güvencesinin yaygınlaştırılması,tedavi için kullanılan ilaç dozlarının yeterli olması konusunda özen gösterilmesi, gerektiğinde elektrokonvülziv terapi (ECT) yapmaktan kaçınılmaması ve hastaların hastaneden çıkışlarında gerekirse yönetmelik değişikliği yapılarak hastaların isteği rağmına hastanede kalış sürelerinin tedavi ekibi tarafından uzatılabilmesi gibi…) intihar oranında düşüş yapabileceği izlenimi vermektedir. Bu tür araştırmaların hastalarımıza sunacağımız hizmetin kalitesini arttıracağı kanısındayım.