ERGENLİK VE DELİKANLILIK DÖNEMİ

 

 

 

 

 

ERGENLİK VE DELİKANLILIK DÖNEMİ

                            (Puberty, adolescence)

 

Ergenlik çağı ortala 12-15 yaşlarında,(kızlarda biraz daha erken) görülen bedensel, cinsel ve ruhsal olarak belirgin değişikliklerin olduğu bir dönemdir(Puberty).

Ergenlik Döneminden sonra erkeklerde ve kızlarda erişkin bir birey olana dek geçen ortalama zamana da delikanlılık dönemi (adolescence) denir ve yaklaşık 15-20 yaşları arasındaki dönemi kapsar.

Ergenlik döneminde hem erkek hem de kız çocuklarda büyüme hızlanır, cinsel farklılıklar ve özellikler hızla gelişir. Adolesan dönemde de büyüme ve gelişme hızı biraz azalmış olarak devam eder.

Bu dönemdeki hızlı büyüme, cinsel farklılaşma, cinsel dürtü artışı, benliğin ve kişiliğin henüz tam olgunlaşmamış olması, toplumsal rolün ve sosyal statünün henüz yerine oturmamış olması, aileye bağımlılığın sürmesi ve fakat kopma ve çatışma alanlarının da ortaya çıkmasıyla bu çağ, sorunlarla yüklü çatışmalı ve fırtınalı bir dönemdir.

Ana-babaya bağımlılıktan kurtulma, cinsel kimliğini kabullenme, toplumsal yerini araştırma ve bir mesleğe yönelme çabalarının sürüp gideceği 8-10 yıllık bir dönemdir bu.

Bu çağın ilk bölümü olan ergenlik döneminde, öncelikle hızlı büyüme ve cinsel dürtülerin taşması ile ilgili duygusal coşkular ve düşünsel bocalamalar ortaya çıkar. Bu dönemde eskiden yaşanılmış cinsel yönelişler, çatışmalar, ikili duygular yeni baştan yaşanır.

Bu dönemde yine insestiöz eğilimler hatta eylemler ortaya çıkabilir. Henüz aile dışındaki ilişkiler cinsel açıdan pek güven ve cesaret verici olmadığı için delikanlının kendi kendini doyurmaya çalışması, düşlerinde yakınlarını görmesi, rüyalarında onlara cinsel duygular duyması ve bazen fantezilere sahip olması söz konusu olabilir. Bu nedenle anne-babadan, kardeşlerden uzaklaşma eğilimi ortaya çıkabilir. Kendi içindeki duygulardan tedirgin olduğu fakat bu duyguları yok edemediği için duygularının yöneldiği nesnelerden, figürlerden uzaklaşma yoluna gidebilir.

Bir yandan ana-babadan kopmaya ve bağımsız olmaya çalışan delikanlı bir yandan da onlara bağımlı olmanın etkisi altındadır. Özerkleşme ve bireyleşmenin bu aşamasında yaşanan bocalamaların şiddeti genel olarak daha önceki gelişme dönemlerini sağlıklı geçirip geçirmemiş olmasına, biyolojik yapısına, aile, toplum, çevre ve kültürel yapının tutumuna göre değişebilir. Örneğin aşırı bağımlılık eğilimleri olan bir delikanlı ana-babadan kopma, onları yitirme kaygısına kapılabilir.

Çocukluk döneminde ruhsal gelişim temelinde çözümlenmemiş sorunlardan arta kalanlar bu dönemde çözülmek zorundadır. Bu durum genellikle sanıldığından daha ağır bir sorundur. Delikanlı kız ya da erkek başkaldıran dürtüler üzerinde bir egemenlik kurmak zorundadır. Cinsel ve saldırgan dürtülerin sıkıştırması ve bunları bastırmak zorunda kalışı da kolay çözülen bir sorun değildir.

Tüm bu çatışmalar ve uyum çabaları içinde bocalayan gencin ruhsal durumunu tanımak ve öngörmek güçtür. Kendine dost bildiği çok az kişi dışında sır vermez.

Ana-babalar çocuklarını bir türlü anlayamadıklarını söylerler. Gerçekten de dalgalanan duygular, değişken düşünce ve eylemler içinde delikanlı kolay anlaşılabilen bir kişi değildir. Zaman zaman korkunç derecede yalnızdır, kimsesizdir, güvensizdir. Öngörülemeyen düşünce, duygu ve davranışlar çevrede ve yakınlarında kaygıya, tedirginliğe neden olur.

Diğer yandan kimi ruhsal bozuklukların (örneğin psikozlar, nevrotik durumlar, kişilik bozuklukları) böyle bocalamalı, fırtınalı bir dönemde ortaya çıkması doğaldır.

Sosyal-toplumsal yeri belirsiz, bedensel görünümü, hormon dengesi, vücut kimyası hızla değişen ve bunlara bağlı olarak da duyguları, düşünceleri ve davranışları hızla ve kestirilemeyen bir şekilde başkalaşan kişideki bir belirti ya da sorunun kaynağını anlamak da güçleşir.

Bu dönemdeki önemli sorun bu uyum bozukluklarının gerçekten bu döneme özgü sorunlardan mı kaynaklandığı yoksa daha derin bir ruhsal bozukluk mu olduğunu belirlemektir. Döneme özgü bir kimlik bunalımı ve kimlik bocalamasını ağır ruhsal bozukluklardan ayırabilmek için profesyonel bir yardım almak gerekebilir. Bu süreçte sabırlı olmak ve delikanlının dünyasını tanımaya çalışmak gerekir.

 

Ergenlik çağının gelmesi ile çocukluk dönemi sona erer, gençlik dönemi başlar. Bu dönemdeki genç adayı, geçmişte yaşayageldiği rol ve görevlerle bundan böyle yükleneceği görev ve sorumlulukları karşılaştırır. Kendine göre ne olduğu ve ne olacağı ile başkalarının gözünde kendisinin ne olduğu ve nasıl göründüğü sorularına yanıt arar.

Bir yandan başta içinde bulunduğu aile olmak üzere topluma ve toplumun değerlerine karşı başkaldırıcı bir eğilim taşır, dolaylı ya da doğrudan çatışmalara girerken diğer yandan çevredeki diğer insanlar tarafından nasıl göründüğünü, özellikle fiziksel görünüşünün nasıl değerlendirildiğini merak eder ve önemser. Ayna karşısında vakit geçirmeye fiziksel görünüşüyle ilgili çevreye sorular sormaya başlar. Bu dönemde küçük bir sivilce bir kâbusa dönüşebilir. Okul idarelerinin kılık kıyafet uygulamalarına direnmeler başlar. Akranlarının ve özellikle de karşı cinsin değerlendirmeleri önemsenir.

Çocuk, ilk yıllarından başlayarak çevresindekileri taklit eder. Bu öykünme süreci bir süre sonra daha sistemli hale gelir ve çocuk çevresindeki temel figürlerle özdeşimler kurar. Babası gibi gazete tutmaya, annesi gibi gülümsemeye başlar. Ancak ergenlik ve delikanlılık çağının dürtüsel çalkantıları içinde bütün eski özdeşimler sarsılır, yeniden değerlendirilir.

Eski özdeşimler delikanlının yeni rollerine ve değerlerine uygun olarak yeniden kurulur ve benimsenir. Yeni özdeşim figürleri artık eskiden olduğu gibi en yakınında olan anne, baba vb.den ziyade daha toplumsal özellikler taşıyan bir popstar, bir müzik grubu, bir futbol takımı, bir alt kültür grubu veya bir siyasi kimlik olabilir.

Bu dönemdeki en önemli aşamalardan biri de kimlik duygusunun oluşmasıdır. Sağlıklı bir gelişim için çocukluk çağının kimlik özellikleri ile yeni dönemin özelliklerini birleştirerek bir bütün haline getirebilmesi gerekir. Bu kimlik duygusunun toplumsal, cinsel ve mesleksel boyutları vardır. Yani kişinin toplumsal yerini, mesleki konumunu ve cinsel kimliğini tanımaya ve yerine oturtmaya çalıştığı bir dönemdir bu. İşte bu zor çabaya “Kimlik Bunalımı”(identity crisis) diyoruz.

Ancak burada kimlik bunalımı ile kimlik kargaşasını (identity confusion) karıştırmamak gerekir. Kimlik bunalımı her gencin değişik yoğunlukta yaşadığı doğal bir süreçtir. Kimlik kargaşası(karmaşası, bocalaması) ise bu bunalımın ağırlaşması; geçici de olsa uyumun oldukça ağır bir biçimde bozulmasıdır.

Böyle bir durumdaki genç aşırı uçlara sapabilir, ağır cinsel kuşkulara, yetersizlik duygularına kapılabilir, bunaltıya panik durumlarına girebilir. Ana babaya, topluma karşı gelebilir. Zaman zaman kendisinin bile beklentilerine zıt davranışlarda bulunabilir.

 

 

Psikiyatr Dr Gıyasettin EKİCİ