İŞSİZLİK PSİKOLOJİSİ

İŞSİZLİK PSİKOLOJİSİ

 

İşsizlik sorununun en önemli boyutu belki de “işsizlik psikolojisi”. Marketing Türkiye Dergisi olarak işsizlik sorunun psikolojik boyutlarını detaylandırmak istedik; İşsizlik, insanlarda ne gibi rahatsızlıklar uyandırıyor? Özellikle gençlerde, işsizliğin psikolojik yansımaları neler oluyor?

İşsizlik kişinin maruz kalabileceği ciddi psikososyal stresörlerden biridir. Psikososyal stresörler başta depresyon ve anksiyete hastalıkları olmak üzere pek çok psikiyatrik problemi ve hastalığı tetikleyebilir veya başlatabilir.

İşsizlikten etkilenmek tatbiki kişinin içinde bulunduğu diğer koşullara, sosyal destek sistemlerinin varlığına, aile desteğinin olup olmamasına, kişinin ekonomik sorumluluklarının kapsamına, bununla bağlantılı olarak medeni durumuna, yaşına, cinsiyetine ve benzeri pek çok etkene bağlı olarak değişik düzeylerde olabiliyor.

Örneğin eşi çalışmayan veya çalışamayan, bakmakla yükümlü olduğu küçük çocukları olan ve işsiz kalması durumunda kendisine belli bir süre destek olacak bir yakın çevresi olmayan genç bir babanın işsiz kalması bazen kişinin intiharına kadar varabilen ciddi bunalımlara, psikiyatrik krizlere yol açabiliyor.

Özellikle gençlerin hayatın yük ve sorumluluğunu henüz üzerlerine almışken ve bir takım sorunlar karşısında başa çıkma stratejileri henüz yeterince olgunlaşamamışken bu tür sorunlarla karşılaşmaları travmatik sonuçlara yol açabiliyor.

Size başvuran vakalarda, işsizlik nedeniyle psikolojik rahatsızlıklara maruz kalanlar var mı? Özellikle hangi şikâyetlerle geliyorlar?

Elbette ki var; insanların psikiyatrik destek almalarını gerektiren durumların başında kişinin yaşam kalitesini bozan, onu huzursuz eden, keyfini kaçıran ve sıkıntıya sokan bu tür sorunlar gelmektedir.

Daha öncede söylediğim gibi en çok depresyon ve anksiyete grubu bozukluklar görülüyor ama hemen tüm psikiyatrik problemlerin ortaya çıkması ya da çıkmaması multifaktöriyel yani çok etkenli, çok bileşenli olduğundan ciddi psikososyal stresör faktörlerin hepsi gibi işsizlik de bir risk faktörü olarak hastalığı kolaylaştırıcı bir etken olarak işlev görebiliyor.

Bunlar kişi üzerinde oluşan doğrudan etkilerdir. Bir de işsizliğin ve benzeri stres yaratan durumların dolaylı zararlarından ve ortaya çıkan problemlerden söz etmek gerekir. Böyle bir stresör yaşayan kişinin çoğu zaman çevresiyle, ailesiyle, arkadaşlarıyla, eşiyle sorunları bu dönemde ortaya çıkabiliyor ya da artabiliyor. Boşanmalar, aile içi çatışmalar, çevreyle sürtüşmeler vs. ortaya çıkabiliyor.    Zaten gergin, anksiyeteli ve kaygılı olan kişinin kaygısı,  anksiyetesi ve gerginliği artar ve dekompanse hale gelerek dengesi ve uyumu iyice bozulabilir.

Diğer taraftan kişi migren hastasıysa migreni azıyor, panik atak hastası ise panik atakları artabiliyor ve şiddetlenebiliyor. Ya da doğrudan psikolojik nedenlerle kişinin ülseri, spastik kolonu, astımı, alerjisi azabiliyor. Ruhsal kaynaklı olduğu için de diğer medikal tedavilere pek cevap vermeyebiliyor.

Psikolojik etkenlerin neden olduğu bu fiziksel problemler kişinin daha çok sıkıntı yaşamasına neden olarak psikolojik sorunun boyutunu büyütüyor ve böylece bir kısır döngü içine giriyor kişi.

Bir de şöyle bir paradokstan söz etmek gerekiyor. İşsiz kalan kişi çoğu zaman ülkemiz koşullarında sağlık sigortası gibi bir sosyal güvenceden de mahrum kaldığından örneğin girdiği bir depresyonu tedavi etme ve doktora gitme şansını da kaybedebiliyor.

Bizim İstanbul’da yaptığımız bir araştırmada işsizlerin tıbbi ve psikiyatrik hizmetler için daha az başvurduklarını ve işsizlerde intihar oranının daha yüksek olduğunu saptadık ki bu veri yurtdışında yapılmış araştırma sonuçlarıyla da örtüşmekteydi.

İşsizlik nedeniyle psikolojisi bozulan insanlara neler öneriyor, nasıl bir tedavi uyguluyorsunuz?

Öncelikle sorunun kaynağında bulunan problem ne ise onun çözüme kavuşturulması gerekiyor tabiki. Ancak bazen kişi yaşadığı problem nedeniyle depresyona girip ümidini kaybedebiliyor. Durumun çözümü veya aşılması için gereken ruhsal enerjiyi ve inisiyatifi kendinde bulamayabiliyor.

Eğer mevcut bir depresyon veya anksiyete durumu varsa ona yönelik bir tedavinin geciktirilmeden başlamasını sağlıyoruz. Bu tedaviyle eşzamanlı olarak da işsizlik probleminin neden kaynaklanmış olabileceğini araştırarak uygun başa çıkma stratejileri geliştirmesini sağlıyoruz.

Örneğin bazen kişinin işini kaybetmesinin nedeni depresyon ya da benzeri bir psikiyatrik sorun iken de kişi bunun farkında olmayabiliyor ve işini kaybettiği için depresyona girdiğini düşünebiliyor. O durumda psikiyatrın asıl etkenin hangisi olduğunu ve hangisinin buna ikincil olarak ortaya çıktığını analiz edebilmesi tedavi açısından da önem taşır.

 

 

Dr. Gıyasettin EKİCİ

Psikiyatr

 

Marketing Türkiye Dergisi